Aslına bakarsanız, kimse bunun sebebini tam olarak bilemiyor. Amerikalı bazı bilimadamları bunun bunun sebebinin bebeğin ter bezlerinden salgılanan bazı kimyasallardan kaynaklanabileceğini öne sürmekte. Philadelphia’daki Monell Chemical Senses Center’da görevli Kimya analisti George Preti’ye göre bebeklerde bulunan ter bezleri, bebek artık anneye göbek bağı ile bağlı olmadığından ve ilk kez yiyip içmeye başladığından dolayı, metabolizmada meydana gelen değişimlerden etkilenerek, aşina olduğumuz o güzel “yeni doğmuş bebek kokusu” nun yayılmasına sebep oluyor.
Başka bir teoriye göreyse ; yeni doğmuş bebeklerin bu kadar güzel kokmasının sebebi, anne karnında bebeğin tüm vücudunu saran, çoğunlukla bebeğin saç kısmında gördüğümüz beyazla sarı arası renkteki “vernix caseosa” isimli tabaka. Bebekler yıkandıktan sonra bu tabakadan tamamen kurtulabiliyor ancak deriye sinen kokunun tamamen geçmesi kimi durumlarda haftalar alabiliyor.
Bebeklerin güzel kokmasının ardındaki sebep her ne olursa olsun; tek bir şey kesin; oda doğanın bize bu ufak canavarları sevdirmeye çalışıyor olduğu gerçeği; Yapılan bir araştırmada, anne kucağına bebeğini alıp kokladığında, beynindeki tatmin ve keyifle ilişkili kısımlarda aktivite artışının meydana geldiği gözlemlenmiş. Yani kısacası anne bebeğini sevip koklayarak onunla vakit geçirdiğinde, kendini başarıya ulaşmış hissediyor ve bebeğine en iyi şekilde sahip çıkmak üzere onu sevmeye nörolojik olarak şartlanıyor. Bu üzerinden yıllar geçsede yoğunluğundan pek bişey kaybetmeyen “anne şefkati” nin, bebekler üzerinde neden bu denli fazla olduğunun bir başka göstergesi olarak kabul edilmekte.
New Jersey Üniversitesi’nde biyoloji antropolojisti olarak görev yapan Profesör Helen Fisher, Ph.D. ‘a göre tüm bu nörolojik be biyolojik sebeplerin yanı sıra, insanoğlunun bebekleri tatlı ve “sevilesi” canlılar olarak görmesinin evrimsel dayanaklı sebepleride olabilir. Büyük parlak gözler, yoğun yağ tabakasıyla kaplı temiz ve sıcak bir canlıyı evrimsel süreçte çekici ve sevilesi bulmak üzere kodlanmış olmamız hiçte yabana atılamayacak bir olasılık. Helen Fisher bu durumu şu sözlerle özetliyor; “Eğer yeni doğmuş bir bebeği evrimsel olarak çekici, sevilesi ve hoş bulmaya programlanmasaydık, bebeklerle ilgilenmek gibi bir içgüdü geliştirmeyecektik. Tabi bu durum kaçınılmaz olarak beden yapısı aşırı zayıf olan insan yavrularının ölmesine ve tabi kaçınılmaz sonuç olarak insanlığın yok olmasına sebep olacaktı. Yani kısacası evrimsel süreçte yavruları ile ilgilenmemeyi seçen insan ve insan öncesi insanımsıların nesilleri yok olurken, bebekleri ile ilgilenerek onları büyütenlerin soyu düzenli olarak üredi ve insanlığın ve yavrusuna sahip çıkmayı seçen diğer tüm canlıların nesli güvenle ileri jenarasyonlara doğru devam etti.”
Dürüst olalım, kucağımıza aldığımız o minik bebeğin bu kadar güzel kokmasının, insan ırkının devamlılığı açısından böylesine büyük bir rol oynadığını bilebilir miydiniz?
"Tüm insan oğlunun bu kokuyu tatması dileği ile..."
Ehamilegiyim
18.01.2024
Kampanya ve duyurulardan haberdar olabilirsiniz
Işşıl Hamile Dünyası © 2024 Tüm Hakları Saklıdır.
0
)